Venedik Gezi Rehberi
01.11.2019 | Gonca Kaya
Venedik’in geçmişinden bahsedecek olursak; Roma İmparatorluğu döneminde kurulan Venedik, imparatorluk dağıldıktan sonra Bizans yönetimi altına girmiştir ancak, şehrin yapısından kaynaklı yönetim baskısı hissedilmemiş. Dolayısıyla Venedik’in diğer İtalya şehirlerinden farklı olarak kendisine özgü bir tarihi olduğu söylenebilir.
400’ü aşkın köprüden oluşan Venedik aynı zamanda çok sürpriz olmayacak şekilde Kanallar Şehri, Sular Şehri ve Maskelerin Şehri olarak da anılmaktadır. Gelelim gezimizin detaylarına; Roma ve Floransa şehirlerinden sonraki durağımız olarak geldiğimiz Venedik, ayak bastığımız andan itibaren bizi çok etkilemeyi başardı. 1 buçuk gün ayırdığımız için pişman bile olduk diyebilirim.
Venedik’te Ulaşım
İlk olarak ulaşım konusundan bahsedecek olursak; Floransa’dan tren yolu ile Venedik’e geldik. Ancak İstanbul’dan Venedik Marco Polo Havalimanına direkt uçuşlar da bulunmakta. Hava limanına çeşitli yollardan ulaşım sağlanıyor, bizce en kolayı Allilaguna yani deniz yoluyla ulaşım. 1 saat kadar bir yolculuk yapıyorsunuz ve şehrin merkezine ulaşabiliyorsunuz. Diğer ulaşım yollarını tercih ederseniz belirli bir yere kadar tren, otobüs veya araçla ilerleyebiliyorsunuz. Sonrasında deniz yoluyla devam etmelisiniz veya yürü yedebilirsiniz. Allilaguna tek yön 15 Euro olarak satılıyor. Ancak gidiş-dönüş şeklinde alınırsa 27 Euro olarak satın alınabiliyor.
Günlük ulaşım kartları da satın alınabiliyor, ancak biz tercih etmedik. Yürüyerek gezmesi en keyifli şehirlerden birindeyiz ve her köşe tablo gibi, bence yürümek en güzeli.
Konaklama olarak biz Rialto Köprüsüne çok yakın olan San Lio Tourist House’u tercih ettik. Oldukça merkezi bir yerde uygun fiyata konakladık.
Venedik’e ne zaman gidilir?
Venedik’e aslında festival zamanı gelme fikri insanı çok heyecanlandırıyor. Ancak normal zamanda bile bu kadar kalabalıksa festival zamanı nasıl olur diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Festival dışında bizim önerimiz bahar aylarında gitmek. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus var. Venedik’te yılın belirli zamanlarında (15 Eylül – 15 Nisan) su taşkınları oluyor. Hatta bu olayın bir adı da var; Aqua alta hatta en şiddetlisi 1966 yılında yaşanmış ve suların yüksekliği 194 cm yi bulmuş. Biz 14-15 Ekim de Venedik’te bulunduk ancak herhangi bir su taşkını olmadı.
Gelelim kısa gezimizin rotasına; ilk olarak otele yerleştikten sonra San Marco Meydanında soluğu aldık, meydan büyüklüğü ile bizi şaşırttı. Venedik’te 400 ü aşkın köprü olduğunu düşünürsek, bu kadar geniş bir alanı şehrin başka yerinde bulamayız herhalde. Meydanın en güzel yanı; mimarisinin güzelliğinden sonra, meydanda bulunan kafelerde canlı müzik yapılması. Burada bulunan Cafe Florian Avrupa’daki en ünlü ve köklü kafelerden bir tanesi. Atmosfer ve tatlar konusunda her şey çok güzel. Ancak belirtmekte fayda var; kafede oturur iseniz kişi başı olarak müzik için 6 euro gibi bir rakam ödemeniz gerekiyor. Bunun dışında fiyatları ortalamanın üzerinde ama burada kahve yudumlamanın keyfi çok ayrı.
San Marco Bazilikası
Bazilika, San Marco meydanının en ilgi çeken yapılarından birisi, içeriye girebilmek için bayağı bir sıra beklemeniz gerekiyor.
Aziz Mark’ın Çan Kulesi
Çan kulesinin tepesine 8euro karşılığında asansörle çıkabiliyorsunuz. Tepede bu harika şehri kuşbakışı görebiliyorsunuz.
Ahlar Köprüsü
Venedik’te bulunan en ünlü köprülerden birisi Ahlar köprüsü, hikayesinden biraz bahsedecek olursak, hafif suçlu mahkumlar mahkemeden sonra bu köprüden geçirilerek, hapse gönderilirmiş.
Rialto Köprüsü
Venedik’te her yeri sevdik buna hiç şüphe yok ancak, Rialto köprüsünün bulunduğu bölge, gerek canlılığı, restoranları ile ayrı bir güzeldi. Rialto köprüsü Büyük Kanal üzerinde yer alıyor.
Vaktimiz kısıtlı olduğundan gitmek isteyip gidemediğimiz yerler maalesef ki oldu. Bu sebepten Venedik’e 2 veya 3 gün ayırmanızı öneririz. Peggy Guggenheim Collection
, Santa Maria della Salute kilisesi, Murano ve Burano adaları.
Biraz’da Venedik’te ne yenir ne içilir gibi konulardan bahsedelim. Gezimize Roma’dan başladık, oradan Floransa’ya geçtik ve en son durak olarak Venedik’i seçtik. Bir kıyaslama yapmak ne kadar doğru olur bilmiyoruz ancak sanırız lezzet anlamında en çok Venedik’te mutlu olduk. Yaptığımız seçimlerden kaynaklı olabilir.
Farini
Otelimizde kahvaltı olmadığından burayı tercih ettik. Ancak doluluktan anladığımız kadarıyla, çokça tercih edilen bir yer.
Antico Forno Venice
Tavsiye üzerine uğradığımız dükkandan beklentimiz bu kadar yüksek değildi ancak pizzalarını tattıktan sonra önünü alamamış olabiliriz. Bizim favorimiz Quatro Formaggi ancak ince hamur Margaritta pizzası da oldukça başarılıydı.
Trattoria Algazzetino
Sanırız bir restoran bizi ancak bu kadar mutlu edebilirdi. Rezervasyon yaptırmadan gitmenizi çok önermiyoruz. Zira biz rezervasyon yaptırmadan gittik ancak gördüklerimize dayanarak söylüyoruz İtalya’da genel olarak müşteriye çok fazla değer veriliyor. Beklerken bize şarabımız, canlı müzik ve tadımlık makarnalar eşlik etti. Yalan yok uzunca bir süre bekledik ancak pişman değiliz. Yediğimiz en güzel deniz mahsullü makarna buradaydı. Müşteri memnuniyetine çok önem veren restoranı şiddetle tavsiye ederiz.
Harry’s Bar
Yaş ortalamasını biraz yüksek bulsak da burası Venedik’te oldukça meşhur bir bar. Bellini denemenizi öneririz.
Suse
En güzel dondurmalar tartışmasız burada, polemiğe girmeyelim.
Denemek istediğimiz ancak fırsatımız olmayan yerleri de buraya eklemeyi bir görev bilirim. Makarna için Dal Moo’s Fresh Pasta To Go, Tiramisu yemek için; I Tre Mercanti son olarakta Al Portego aklımızda kaldı.
Duyduğumuz bir habere göre artık Venedik’e girişler ücretli olacakmış. Zaten konaklamanız koşulunda şehir vergisi ödemek durumunda kalıyorsunuz. Bunun yanında bir de giriş ücreti eklenecek. Bunu sebebi Venedik’in çok fazla turist alması ve buranın yerlilerinin bu durumdan şikayetçi olmasından kaynaklıymış. Zaten şehrin her yıl 0,5 ve 1 mm arasında battığı söylenmekte, söylenenler ne kadar doğru bilmiyorum ancak bizce bu insan harikası şehir mutlaka ziyaret edilmeli.
Keyifli geziler:)