Şikago Gezi Rehberi
20.11.2025 | Gonca Kaya Akak
New York’la başlayan yolculuğumuz; Philadelphia, Washington ve Atlantic City’nin ardından Şikago’ya uzandı. Aslında biraz daha zamanımız olsaydı, Miami’yi de rotaya ekleyip gezinin sonunda keyifli bir güneye iniş yapabilirdik.
Amerika uzak bir rota olduğu için, böyle bir geziyi önceden planlayıp imkanlar dahilinde birden fazla şehri kapsayacak şekilde organize etmek bence çok mantıklı. Hem zamanı verimli kullanmış oluyorsunuz hem de gitmişken birkaç farklı şehri görme fırsatı yakalıyorsunuz.
Biz Şikago’da toplam 10 gün kaldık ama bu kadar uzun kalmak şart değil. Şehir 4–5 günlük bir programla da rahatlıkla keşfedilebilir. İstanbul’dan direkt uçuşlar da mevcut; ancak bizim rotamız gereği Philadelphia’dan Şikago’ya uçtuk.
Temmuz ayında olmamıza rağmen Şikago’da bunaltıcı bir sıcakla karşılaşmadık. Şehir zaten rüzgârlı olmasıyla ünlü; bu nedenle hava genellikle daha ferah ve dolaşması çok daha keyifli.
Gelelim gezimizin detaylarına… Rüzgârlı şehir Şikago; yükselen gökdelenleri, zengin müze kültürü, lezzet durakları ve muhteşem göl manzaralarıyla tam anlamıyla dolu dolu bir deneyim sunuyor. Göl dediğime bakmayın; Michigan Gölü’nün büyüklüğü ve görüntüsü neredeyse denizle yarışır nitelikte. Şehirde her an karşınıza çıkan bu mavi manzara, geziye bambaşka bir hava katıyor.
Şikago'da Konaklama ve Ulaşım
Şikago'nun metro ağı da New York kadar iyi, yani şehir merkezinin uzağında konaklasanız da kolaylıkla otelinize ulaşabilirsiniz. Büyük şehirlerde araç kiralamak masraflı olduğundan toplu taşıma daha mantıklı oluyor. Şikago’da şehir içi ulaşım büyük ölçüde “L” diye anılan metro ve tren ağıyla sağlanıyor. Renk kodlu hatlar sayesinde çoğu turistik noktaya ulaşmak oldukça kolay; örneğin Downtown’dan Navy Pier, Millennium Park veya Willis Tower gibi yerlere rahatlıkla gidebiliyorsunuz. Trenler sık ve düzenli, biletler ise tek kullanımlık veya günlük/çoklu geçiş kartlarıyla alınabiliyor. Biz tren istasyonundaki makineden 1 haftalık bilet aldık ve çok rahat bir şekilde hem metroda hem otobüslerde bu kartı kullandık.
Millennium Park
Şikago merkez diyince ilk burası akla gelir sanırım. Şikago’nun en canlı noktalarından olan Millennium Park, modern sanatın, doğanın ve mimarinin büyüleyici bir uyumla buluştuğu bir merkez. Devasa çelik yapı Bulut Kapısı , zarif tasarımıyla Jay Pritzker Pavilion ve suyla dans eden Crown Fountain karşılıyor. Şehrin tam kalbinde yer alan bu park, yıl boyunca konserler, sergiler ve etkinliklerle yaşayan bir açık hava müzesi gibi. Güneşli bir günde çimlere uzanarak keyifle vakit geçirebileceğiniz, aynı zamanda Şikago’nun enerjisini de en keyifli şekilde hissedeceğiniz bir yer.
The Bean (Bulut Kapısı)
Şikago’nun simgesi haline gelen Bulut Kapısı, halk arasında bilinen adıyla The Bean (Fasulye), Millennium Park’ın kalbinde yer alıyor. Paslanmaz çelikten yapılmış bu devasa heykel, şehrin gökdelenlerini ve gökyüzünü yüzeyinde büyüleyici bir şekilde yansıtıyor. Ziyaretçiler, kendi yansımalarını bu metalik bulutun içinde görmek için etrafında dönüyor, fotoğraf çekiyor ancak söylemem gerekiyor ki burayı boş bulmak imkansız gibi bir şey bir tık uğraşmanız gerekiyor fotoğraf çekilmek için.

Buckingham Çeşmesi
Hazır Millenium Park'ı görmüşken, rotanızı biraz daha uzatıp, Grant Park’ın içinde yer alan Buckingham Çeşmesine çevirebilirsiniz . Oldukça büyük ve gösterişli bir çeşme ama açıkçası beni çok etkilemedi. Kısa bir durup fotoğraf çekmek yeterli oldu; özellikle zaman kısıtlıysa burayı atlayabilirsiniz.

Navy Pier
Navy Pier, Şikago’da en çok keyif aldığım yerlerden biriydi. Göl kenarındaki esinti, yürüyüş yolu ve manzara gerçekten güzel. İlginizi çekiyorsa dönme dolaba binip şehri yukarıdan izleyebilirsiniz veya bir kafede oturup etrafı seyredebilirsiniz. Burası bayağı Turistik ama yine de Şikago’nun enerjisini hissetmek için güzel bir nokta.
Wilis Tower
Şikago’nun en yüksek binalarından biri. Seyir terasına çıkmak şehri kuşbakışı görmek için güzel bir deneyim ama kalabalık ve bilet sırasının fazla olduğunu duyduğumuzdan biz en erken giriş saatine rezervasyon yaptırdık ve alan bir nebze boştu. Bu ziyaretteki en heyecan verici kısım cam zeminli bölüme adım atmak; yükseklik korkusu olanlar için küçük bir meydan okuma gibi. Bir de cam zemin üzerinde belli biz zaman kalabiliyorsunuz. Saniye bitince tekrar sıraya girmeniz gerekiyor. Bir yandan yükseklik korkusu bir yandan saniye baskısı farklı bir deneyim oluyor.

Şikago Nehri Mimari Gezi
Şehir ve şehrin mimarisini tanımak adına bir de tekne turu yapabilirsiniz. Biz oldukça farklı bilgiler edindik, tur rehberinin anlatımı da oldukça keyifliydi. Tekne gezisini öğlen saatlerine ayarladıysanız havada güneşli ve sıcaksa yanınıza mutlaka şapka alın derim. Gerçi teknenin kapalı alanı da var ancak ordan rehberi duyamayabilirsiniz.
Müzeler
Art Institute of Chicago
Burası New York MET müzesi gibi oldukça büyük, köklü ve bir çok koleksiyona ev sahipliği yapan bir müze. Buraya en az 3-4 saatinizi ayırmanızı tavsiye ederiz. Gitmeden müzenin sitesinden görmek istediğiniz eserlere göre bir planlama yapabilirsiniz. Biz daha çok tablolarla ilgilendiğimizden kısa bir araştırma yapıp görmek istediğimiz tablolara yönelik müze gezimizi planladık. Mesela müzenin kendi sitesinde yönlendirmelerde var. 1 saat içinde hangi eserleri görebilirsiniz gibi. https://www.artic.edu/highlights/3/what-to-see-in-an-hour

Field Museum
Field Museum’a özellikle ünlü T. rex fosili Sue’yu görmek için gittik. Sue, bildiğimiz klasik dinozor bilgilerinin çoğuna göre oldukça farklı bir T. rex türü; devasa boyutu, olağanüstü korunmuş iskeleti ve detaylı anatomisi sayesinde bilim insanlarına pek çok yeni bilgi sunuyor. Müze boyunca diğer dinozor fosilleri de vardı ama Sue’nun etkileyiciliği ve tarihi önemi kesinlikle ayrı bir yer tutuyor.

Museum of Contemporary Art
Farklı bir deneyim istiyorsanız bu müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Modern sanatı iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir yer. Biz canlı müzik etkinliğine de denk geldik, keyifliydi ancak mutlaka görmeniz gerekiyor diye ısrar edemem.

Yeme-İçme
Au Cheval
Sanırım Amerika’da yediğimiz en iyi hamburgerlerden biri Au Cheval’deydi. Mekan oldukça küçük ve bu yüzden bayağı sıra bekledik, ama değdi. İlginç bir detay da burger seçenekleriyle ilgili: Single Burger ve Double Burger var, ama kimse bize single burgerin aslında double, double burgerinde triple olduğunu söylemedi. Biz de double sipariş verdik. Pişman mıyız? Kesinlikle hayır, ama oldukça doymuş, kalorilenmiş ve mutlu bir şekilde ayrıldık. Bir de sonradan öğrendik ki, Small Cheval anında daha büyük bir şubeleri de varmış; biraz ironik olsa da tercih edilebilir. Bence burası mutlaka deneyimlenmeli.

Gino’s East
Şikago'ya özgü bir lezzet olan deep-dish pizzayı denemek için önerilen en meşhur yerlerden birisiydi burası. Pizzanın pişme süresi normal pizzalara göre bi tık daha fazla, biz sebzeli bir şey seçtik ama ben açıkçası domates ve hamur dışında bir tad alamadım. Bana çok hitab etmedi ama seveni çok ondan gitmişken şans verilebilir.
The Smith
New York listemizde olan bir mekandı, gitmek Şikago'da denk gelince gittik, bulunduğu bölge de oldukça keyifliydi tavsiye ederiz.
Chipotle Mexican Grill
Çok özel bir tavsiye değil, her yerde gördüğümüz bu mekandı deneyelim dedik. Ayaküstü yemek için uygun. Lezzet olarak da beğendiğimiz bir yer oldu.
Chick-fil-A
Yine hamburger zincirlerinden bir tanesi aslında New York'ta da var ancak sıra buraya gelmemişti. Şikago'da deneyimleyebildik.
Levain Bakery
New York'da başlayan Levain aşkımız burada da devam etti. Şeker koması garantili kurabiyeleri daha önce önerdiğim gibi paylaşımlık almanızda fayda var.
Cindy's Rooftop
Şikago manzarasını izlemek için güzel bir yer. Gökdelenler ve göl manzarası eşliğinde oturmak keyifliydi, ama oldukça turistik ve biraz kalabalıktı. Bir kahve, kokteyl ya da küçük bir atıştırmalık eşliğinde manzara izlemek yeterli oluyor; uzun vakit geçirmek zorunlu değil.
Bonus:
Şikago deniz kenarında bir şehir değil ancak şehirde Michigan Gölü kıyısında pek çok plaj var. (Göl dediğime bakmayın Marmara denizinden büyük olan bir gölden bahsediyorum.) Oak Street Beach veya North Avenue Beach gibi plajlar yazın hem yerel halkın hem de turistlerin tercih ettiği noktalar; kum, göl manzarası ve yürüyüş yollarıyla keyifli vakit geçirebilirsiniz. Gölde yüzme fikri bize pek sıcak gelmediği için biz bu opsiyonu değerlendirmedik ancak fazladan vaktiniz varsa bir gününüzü buna ayırabilirsiniz.
Keyifli geziler..



